Asırlardır Hiç Sönmeyen Mitolojik Ateş: Yanartaş (Chimera)
Antalya Kemer Yanartaş. Çıralı’nın sahiline 600 metre uzaklıkta, deniz seviyesinden 250 m yüksekte muhteşem bir doğa harikasıdır. Ormanın içerisinde, açık bir kayalık alanda hiç sönmeyen bir ateştir. MÖ. 4. yüzyıldan beri yazarlar metinlerinde bu gizemli alevlerden sözetmektedirler. Ateşin bulunduğu yerin yakınlarındaki kalıntılar antik bir Bizans Kilisesine aittir. Bölgede bulunduğu bilinen en eski yapı, Hephaistos’a adanmış olan bir tapınaktır. Günümüzde bu yapıdan geriye çok az bir kalıntı kalmıştır.
Yapılan analizler sonucu yanan gazda bol miktarda metan olduğu tespit edilmiştir. Bu gizemli alevlerin keyfini en iyi karanlıkta çıkarabilirsiniz. Fakat alevlerin olduğu düzlüğe kadar yapmanız gereken maceralı yolculukta yanınızda bir el feneri bulundurmanızda fayda var.
* * * * *
Yanartaşın (Chimera) mitolojik öyküsü:
Yunanistan’a bağlı Argos’ta, Bellerophontes adlı tanrısal güzellikte bir delikanlı yaşarmış. Uçan at Pegasos’a sahip olmayı çok istediğinden dağ bayır damadan günlerce Pegasos’un peşinden koşturmuş ama muvaffak olamamış. Birgün tanrılar rüyasında uçan ata nasıl sahip olabileceğini bildirmişler. O da tanrıların istediği şekilde atın su içtiği bir anda kendine verilen altın gemle ata sahip olmayı başarmıştır.
Ancak Bellerophontes birgün yanlışlıkla birisini öldürür. Bundan dolayı Argos’tan ayrılıp Tiryns kralı Proitos’un sarayına sığınır. Kraliçe bu yakışıklı gence çok geçmeden aşık olur. Onunla sevişmek ister. Fakat Bellerophontes konuk olduğu evin sahibine saygısızlık etmek istemez ve kraliçenin arzusunu geri çevirir. Kraliçe de kocasına yalan söyleyerek gencin kendisinin zorla koynuna girmek istediğini ileri sürerek ondan intikam almak ister. Kral öfkelenir ise de konuğunu öldürmek istemez ve onu öldürtmek için kayınbabası olan Lykia kralına bir mektupla birlikte gönderir.
Bellerophontes Lykia’ya ulaşır. Kral onu Xanthos nehri yakınında karşılar ve dokuz gün misafir eder. Dokuzuncu günde damadının gönderdiği mektubu alır ve öldürülmesi gerektiğini anlar. Ancak o da öldüremez ve Khimaira’nın öldürmesini ister. Böylece ondan kurtulmayı düşünmüştür. Khimaira önü arslan arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler saçan garip bir yaratıktır. Bellerophontes tanrıların isteği ve kanatlı atı Pegasos sayesinde Khimaira’yı yere serer. Kral, Bellerophonhes’e daha birçok zor işler vermişse de o hepsinin hakkından gelmiştir.
Bunun üzerine kral onun tanrı soyundan geldiğine inanarak ona birçok armağanlar verir ve kızıyla evlendirir. Bellerophontes Poseidon soyundan gelmektedir. Bu evlilikten üç çocuğu olur, bunlardan kızı Laodameia, Zeus ile sevişir ve bu sevişmeden Sarpedon doğar. Sarpedon büyüyünce Lykia kralı olur. Troya savaşına katılır.
Ben ta uzaklardan geldim yardıma
Anaforlu Xanthos’tan geldim, uzak
Lykia’dan…..
diyerek savaşta geri kalanlara çıkışır ve birçok kahramanlık gösterdikten sonra Akhilleus’un silahlarıyla savaşan Patroklos tarafından öldürülür. Son nefesini verirken de vazifesini Glaukos’a devrederek ölür. Zeus oğlunun ölüsünü Lykia’ya götürmesi için Apollon’a emir verir.
İşte böylece yer altı yaratıklarından Typhon ile Ekhidna’nın birleşmesinden doğan Khimaira, bugün Çıralı ve Yanartaş denilen Olympos’tan görülen dağda yaşarmış. Belerophontes’in uçan atı Pegasos’a binerek öldürdüğü Khimaira son nefesini verirken bile ağzından alevler çıkıyormuş. Bugün tabii gazların kayalar arasından çıkıp yanması işte bu efsane ile birleştirilir.